Dönüşüm yolculuğunda yolu Carl Jung ve Joseph Campbell ile kesişen kaç kişiyiz acaba? Yeterince çok olduğumuza eminim. Jung ve Campbell’in insanlığa katkılarında, Değişimler Kitabı I’Ching’in büyük payı vardır.
Jung, arketiplerini bu kadim kitaptan esinlendi. Campbell Kahramanın Yolculuğunu buradan sızan ışıkla yazdı.
I’Ching, tarihte bilinen ilk bilgelik, felsefe ve kehanet kitabı. Yüzyılların Yüz Kitabı seçkisinde birinci sırada yer alıyor. Bu sıralamada ikinci Eski Ahit, üçüncü İlyada ve Odysseia. Yani tepesine yerleştiği liste sağlam bir liste.
Yakın zamanda biyologlar, I’Ching’in 64 heksagramının insan genleriyle birebir eşleştiğini fark etti. Benim de rehberi olduğum Human Design Sistemi’nin tam da merkezinde yer alır heksagramlar. Aslında her birimizin kendine özel, biricik yazılımlar olduğunu ortaya koyar. Özetle bilgi yaygınlaştıkça ve araştırmalar arttıkça elimizde bize bizi anlatan muazzam bir kaynak olduğunu fark ettik ve bu enteresan kitabın kadim zamanlardan bize gönderilen bir şifre olduğu konusunda şüphe kalmadı.
Kitabın kaynağı çok eski bir teori olan yang ve yin ikilisi. Yang başlangıçtaki gün ışığı, yin ise ısı ve ışık yokluğu demek. Birbirinin antitezi olan bu iki ilke, zamanla kozmik güçler olarak görülmeye başlanır. Eril / dişil, sıcak / soğuk, aydınlık / karanlık, kuru / ıslak, sert / yumuşak vb. Çinlilere göre evren, bu zıtlıkların arasındaki gerilimden doğmuştur.
I’Ching’in temelini oluşturan sekiz temel trigramın (kesik ve düz üçer çizgiden oluşan kümelerin) Çin İmparatoru Fu Xi tarafından bulunduğu düşünülür. Bu trigramların rastgele çiftler oluşturacak şekilde birleşmesiyle altmış dört adet heksagram oluşur. Her bir heksagram, simgesel bir anlam taşır.
I’Ching’in günümüze ulaşan versiyonunu Konfüçyüs’ün kaleme aldığı konusunda genel bir fikir birliği vardır. Yanı sıra MÖ 2. binyılda, Shang ve Zhou hanedanları zamanında kaplumbağa kabuğuyla fal bakma uygulamasının yaygın olduğu bir dönemde ortaya çıktığı da iddia edilir. Kabuk çatlayana kadar ısıya tutulur, daha sonra üstünde oluşan çizgiler yorumlanırmış. Efsaneye göre Fu Xi sekiz trigramı ilk bir kaplumbağa kabuğunda görmüş.
MÖ 213’de Qin Hanedanlığı kurucusu bir diktatör tarafından tüm bilgi içeren kitaplar yakılır. I’Ching sadece kehanet kitabı olarak lanse edildiği için yakılmaktan kurtulur. Ardından gelen yıllarda, bütün bilginlerin yetişmesinde kullanılan kaynak kitap haline gelir.
Kitap, batının dikkatini en çok Jung’un önsözünü yazdığı Almanca versiyonu ile çeker.Bu versiyona göre kitabın ana tezi “Hayatın merkezinde kozmik düzen yer alır ve bu da değişime açıktır. O halde insan, kaçınılmaz olana uyum sağlamayı öğrenmelidir.” olarak açıklanır.
Oysa Çin’de kader – ming anlayışı farklıdır. Ming, “bütün evrende var olan durumların ve güçlerin toplamıdır.” Başarılı işlere soyunmak istiyorsak, bu durumlarda işbirliğine girmemiz gerekir; çünkü onlar üzerinde denetim kurmamız söz konusu değildir.
Konfüçyüs’ün de dediği gibi “ming’i bilmeyen üstün insan olamaz.” “Üstün İnsan” elimizdeki I’Ching metinlerinde tekrar tekrar çıkan bir ibaredir. Alışılmış anlamda “üstün” bir insan değildir bu; hikmet sahibi olduğu için kendisini çevreleyen koşulların “üstüne” çıkmıştır sadece. Kısaca hüküm süren kozmik durumlara ayak uydurma yolunu seçmiştir.
İşte bu nokta Human Design Sistemi’nde koşullandırmalardan arınmış insan olarak karşımıza çıkar. Yetiştiğimiz çevre bizi özümüzden uzaklaştırır; farkındalığı yüksek olan biri kendi iç mekanizması ile tekrar özüne ulaşarak “üstün insan” olabilir. Bizim topraklardaki karşılığı ise İnsan-ı Kâmil’dir!
*Bu yazıda Yüzyılların 100 Kitabı’ndan (Martin Seymour-Smith) faydalandım.
The success of Yoga does not lie in the ability to perform postures but in how it positively changes the way we live our life and our relationships.
Select Date & Time
Your Reservation
Location
{location_name}Clients
Instructor
{employee_name}Price
{reservation_price}Total: €0